Yılmaz’ means ‘dauntless’. ‘Argüden’ means ‘honorable’, ‘guide for integrity’ and is pronounced as ‘argue then’, as in the phrase “if you don’t agree, argue then.”
  • Beni Takip Edin
  • Follow Me
Stratejist, Yönetim Kurullarının DoktoruYaşamda anlam, sorumluluk üstlenerek kazanılır Strategist, Governance Guru

BÜMED

Dr. Yılmaz Argüden kamu görevi üstlenmek üzere Türkiye’ye döndükten sonra, BÜMED’in Ankara Şubesi’nin kurucuları arasında yer aldı. 1991 senesinde Boğaziçi Üniversitesi mezunlarının üniversiteye sahip çıkma ve destek verme misyonu etrafında örgütlenmesi hedefiyle Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlendi. BÜMED’in kurumsallaşmasına, mezunları bir arada tutacak BURC Tesisleri’nin kazandırılmasına ve “sivil toplum destekli üniversite” modelinin uygulanmasına katkılar sağladı. BÜMED’in kurumsallaşma çalışmaları, Sivil Toplum Kuruluşları kategorisinde ilk Ulusal Kalite Başarı Ödülü kazanan mezunlar derneği olarak taçlandırıldı.

BÜMED giriş yolu Tuğla Bağışları

Dr. Argüden’in adaylık sürecinde, BÜMED’in hedefleri katılımcı bir anlayışla belirlendi. Yönetim Kurulu yapısı, farklı fakülte ve yaş gruplarını temsil edecek şekilde ve bu hedeflere yönelik faaliyetleri gerçekleştirme yetkinlikleri göz önüne alınarak oluşturuldu.

BURÇ Tesisleri Kazandırıldı

BÜMED Başkanı olarak görev yaptığı dönemde “Sivil Toplum Destekli Üniversite” modelini hayata geçirmenin ilk adımı olarak 4,500 mezunun desteğiyle BURÇ Tesisleri kazandırıldı. Bu amaçla 24 Kasım 1992 tarihinde Conrad Hilton’da “Bağış Maratonu” başlatıldı. Temel atılmasından itibaren tüm gelir ve giderler dernek İç Denetim Kurulu’nun yanı sıra mühendislik denetimine de tabi tutuldu ve uluslararası bir bağımsız denetim firması tarafından da denetlendi. Açılış töreninde katılımcılara hazırlanan denetim raporları sunuldu, törene katılamayan bağışçılara da bu raporlarlar postayla iletildi.

BÜMED, yeni inşa edilen BURÇ Tesisleri’nin açılışını 8 Aralık 1994 tarihinde 2,500 mezunun katılımıyla gerçekleştirdi.

BÜMED’e Ulusal Kalite Ödülü

BÜMED Ulusal Kalite Ödülü’nü kazandı

BÜMED Yönetişim Modeli STK’lara örnek oluyor

Boğaziçi Üniversitesi mezunları için BÜMED logolu kart çıkarmak üzere, 1993 yılında Pamukbank Genel Müdürü Bülent Şenver ve Boğaziçi Mezunlar Derneği Başkanı Dr. Argüden bir ilke imza attılar.

Dr. Argüden’in Rektörler ve BÜMED Başkanları Daveti

“Milli kültürümüzü muasır medeniyetlerin üzerine çıkartmak, ancak Cumhuriyeti ve kurumlarını korumak ve sürekli geliştirmekle sağlanır.”

Fotoğraftakiler: Dr. Tamer Atabarut, Prof. Taner Bilgiç, Prof. Fatoş Zenginobuz ve Prof. Ünal Zenginobuz
Prof. Üstün Ergüder: “Bu Yılmaz ele aldığı her işi çok düzgün ve iyi yapar.”

Melih Arat, Değişimin Lideri kitabından alıntı

Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nde neler yaptık? Öncelikle başarının her zaman bir takım işi olduğunu vurgulamak isterim. Ben bu konuda hazırlıklı ve nitelikli arkadaşlarla çalışma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Derneğin üçüncü Yönetim Kurulu Başkanı olduğumda, Derneğin doğru düzgün bir tesisi yoktu. Bütün mezunlara güven verecek işler yapmaya çalıştık; ondan sonra tesis için beş bin kişiden para topladık. Elimizdeki bütçeyi derneğe profesyonel yönetici getirmek ve tanıtım için kullandık. Eğer kaynaklarınızı doğru yere harcarsanız, istediğiniz sonuçlara ulaşıyorsunuz.

Özellikle gönüllü kuruluşlarda, yönetim kurulunda insanlar haftada bir, ayda bir ya da iki kere toplanır ve sonuç alınamaz. İşleri ancak profesyonel bir kadro yürütebilir. İcra kurulunu, aynı anda başka alanlarda çalışan kişilerden oluşturursanız, işler eksik yürür ve gerekli uyum da sağlanamaz. Dolayısıyla, profesyonel bir kadro kurmak zorundasınız.

Dernekte dört yıl başkanlık yaptım; her faaliyetimizi paylaşılan misyon doğrultusunda yürüttük, büyük bir tesis kurduk. Tesisin bittiği gün hem iç denetim, hem dış denetim raporlarını sunarak, herkes parasının nereye harcandığını görsün diye 2 bin 500 kişinin katıldığı bir davet verdik. Bununla da kalmadık, mühendislik denetimi de yaptırdık. Bütün bu denetimlere para harcandı. Bu denetimlerin yapılması nedeniyle insanlarda öyle güven oluştu ki, mezunlar çok daha fazla mali destek vermeye başladı. Önemli olan, güven unsurunu oluşturmaktı. Arkasından Boğaziçi Üniversitesi Mezunları Üniversite için örnek bir yurt yaptırdı.

Sivil Toplum Destekli Üniversite

“Yalnızca eğitimli kişiler gerçekten özgürdür.” Epictetus

Çağımızda eğitimin önemi gün geçtikçe artıyor. Sadece daha yüksek katma değer yaratan işlerde çalışabilmek için değil, aynı zamanda toplumsal konuların çözümlerinde söz sahibi olabilmek için de eğitim önemli. Ülkemizin belki de en önemli avantajlarından birisi, ailelerin çocukların ve gençlerin eğitimine kaynak ayırmaya duyarlı olması. Nitekim, ülkemizde bir dershane sektörünün gelişmiş olması ve özel ders verenlerin gelir durumları, özel okulların gelişmekte olması bu duyarlılığın birer göstergesi.

Ancak ülkemizdeki gelir dağılımı, özellikle üniversiteye hazırlık döneminde fırsat eşitliğinin sağlanmasını güçleştiriyor. Dolayısı ile üniversiteye girebilenler ağırlıklı olarak daha geniş imkanlara sahip kesimlerden gelenler oluyor. Diğer taraftan, ülkemizdeki üniversitelerin çoğu devlet üniversitesi ve devlet, üniversitelerin finansmanını sağlayarak aslında toplumun nisbi olarak daha zengin kesimine sübvansiyon sağlamış oluyor.

Aynı zamanda üniversiteye olan talebin yüksekliği nedeniyle devlet, sınırlı kaynaklarını, az sayıda üniversitede eğitimin kalitesini artırmaya değil, daha çok sayıda üniversite açmaya ayırmak durumunda kalıyor. Kısıtlı bütçelerle çalışan devlet üniversiteleri özellikle yeni kurulan vakıf üniversiteleri karşısında rekabet güçlerini kaybetmeye başlıyorlar. Hem öğretim görevlilerine yeterli maddi imkan sunamıyor, hem de araştırma yapmak ve bilimsel toplantılara katılmak için yeterli kaynak ayıramıyorlar.

Dünyadaki gelişmeler incelendiğinde, yüksek eğitim kurumlarının finansmanında dört kaynak kullanıldığı görülüyor. (1) Devlet kaynakları, (2) öğrencilerden alınan ücretler, (3) özel bağışlar, (4) sanayi için yapılan araştırma projelerden elde edilen kazançlar. Hem vakıf üniversiteleri ile, hem de dünyayla rekabet edebilmeleri için devlet üniversitelerinin kaynaklarını artırmalıyız. Bunun için devletten daha çok istemek yerine, diğer üç kaynağın üniversite gelirleri içindeki payını artırmak gerekiyor.

Bunun için atılabilecek adımlar var: Öncelikle, öğrencilerden alınacak harç miktarları, verebilenlerden alınmak koşuluyla, özel okullar seviyesine çıkarılmalıdır. Bir başka adım, devletin sağladığı finansmanın en azından bir kısmının, dar gelirli olup üniversiteye girebilen gençlerin harç karşılığı olarak, başka bir değişle bu öğrencilere burs olanağı yaratmak amacıyla, üniversitelere yönlendirilmesidir. Ayrıca, özellikle eski mezunların bağış yapmalarını sağlamak için, onlara da yönlendirme ve denetleme süreçlerine katılım olanağı tanıyan bir kurumsal yapılanmaya gitmek gerekiyor. Örneğin, bir mütevelli heyeti kurulması gibi. Böylelikle, bilim yuvalarının sadece devlet tarafından değil, aynı zamanda sivil toplum tarafından da desteklenmesi sağlanabilir. Akademik kadronun gerek uluslararası standartlara uygun olarak yayınlanan ve aynı zamanda özel sektörün teknolojik gelişimine faydalı olacak araştırmalar yapmasının teşvik edilmesi de, ülkemizin bilimsel ve teknolojik açıdan gelişmesine yardımcı olacaktır.

Bir ülke için en değerli varlık eğitilmiş insan gücüdür. Dünyayla rekabet edebilmek için dünyadaki başarılı örneklerle kıyaslama yapmalı ve iyi uygulamaları benimsemekten çekinmemeliyiz. Üniversite sistemimizin gerek kaynak, gerekse performans yönetim sistemleri açısından geliştirilmesi, ülkemizin eğitilmiş insan gücünün dünyayla rekabet edebilir düzeye gelmesine önemli katkıda bulunacaktır.

Dr. Yılmaz Argüden

Olduğun gibi görün, Göründüğün gibi olMevlana