Lider ve çalışan seçimindeki isabetlilik, kurumların başarısını belirleyen en önemli unsurlar arasında yer alıyor.
Ülkemizdeki en önemli sorunların başında ise seçimlerimizde ve atamalarımızda genellikle “en iyi” olanı değil, kendimize yakın olanı, “bizden birini,” tercih ediyor olmamız geliyor.
Bir toplumda seçimler ya da atamalar, genellikle “bizden biri” mantığı ile yapılıyorsa, yönetim pozisyonlarına gelenler de kurumların misyonlarını en iyi şekilde yerine getirmekle değil, yalnızca kendilerini seçenlere, atayanlara ya da onların çevrelerine hizmet etmeye uğraşacaklar demektir. Böyle bir toplumda her seviyedeki yöneticiler, ellerindeki toplumsal imkânları toplumun genel çıkarları doğrultusunda kullanmak yerine, kendilerini bir üst düzeydeki pozisyona taşıyacaklarına inandıkları kişilerin çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışırlar. Kısacası, rüşvet toplumun dokusuna işler.
Bunun sonucu ise kurumsal başarısızlık ve toplumsal güvenin yitirilmesidir. Şeffaflığın ve güvenin esas olmadığı toplumlarda ise “bizden biri olmak”, en önemli seçim kriteri olmaya devam eder. Bu kısır döngü aynı zamanda insanların işlerini daha iyi yapabilmek için kendilerini geliştirmek yerine, kendilerine çevre edinmeye odaklanmalarına yol açar ve toplumsal gelişmeyi engeller.
Doğru seçimler yapabilmek için iki önemli adım var: (1) öncelikle seçim yapılacak pozisyonun amacını ve bu amaca ulaşmak için gerekli yetkinlikleri iyi tanımlamak gerekiyor. (2) Daha sonra ise bu yetkinliklere sahip olanları tanımlamak, onları cezbetmek ve aralarından kurum kültürüne en iyi uyumu sağlayacak olanları belirlemek gerekiyor.
Bu seçimleri yaparken kişilerin değer yargıları, bilgi düzeyleri ve deneyimleri iyi değerlendirilmelidir. Bu değerlendirmeler yapılırken, kişinin sadece iş deneyimi değil, aynı zamanda hayatı boyunca kazandığı başka deneyimlerin de önemi var. Özellikle, sporcu geçmişi olanların, takım oyunu deneyimi olanları ve hızlı karar verme deneyimi edinenlerin iş hayatında da başarı şansı yükseliyor.
Çünkü spor, kişinin zamanı iyi kullanma yeteneğini, odaklanma kabiliyetini ve seçim yapma deneyimini artırıyor. Başarılı bir sonuca ulaşabilmek için uzun süre ve düzenli olarak hazırlık yapma disiplinine kavuşmasını sağlıyor. Kurallar çerçevesinde en iyiye ulaşma, rakiplerden daha iyi sonuç alma dürtüsünü geliştiriyor. Kendisinin, takımının ve rakiplerin güçlü ve zayıf yönlerini irdeleme, fırsat ve tehditlere karşı strateji geliştirme ve geliştirilen stratejileri uygulama becerisini güçlendiriyor. Başarının tek bir müsabaka ile değil, süreklilikle yakalanabileceği gerçeği konusunda deneyim geliştiriyor.
Özellikle, basketbol ve voleybol gibi hızlı takım oyunlarının sporculara ayrı katkıları oluyor. Takım arkadaşlarının zayıf yönlerini kapatıp, güçlü yönlerinden faydalanma dürtüsünü geliştirmesine yardımcı oluyor. Hızlı seçim yapabilme, karar verebilme yeteneğini, başkalarına güvenebilme özelliklerini geliştiriyor.
Ayrıca spor, kişilerin sosyal gelişimine de katkıda bulunuyor. Spor müsabakaları için farklı yerlere giderek kültürel açıdan gelişmesine ve farklı takımlarda oynayan kişilerle sosyal ilişkilerini geliştirmesine yardımcı oluyor.
Sporda başarı hızlı karar verme yeteneğini, özgüveni, başkalarına güvenebilme özelliklerini de geliştiriyor.
Dolayısıyla, diğer özellikler açısından eşit olan adaylar arasında daha önce sporda başarı yakalamış olanlara, özellikle de takım oyunu konusunda deneyim kazanmış olanlara “en iyiyi” seçme sürecinde daha yüksek şans tanımak rasyonel bir seçim olur.
Dr. Yılmaz Argüden
Stratejik Bakış, 4 Nisan 2016