Yılmaz’ means ‘dauntless’. ‘Argüden’ means ‘honorable’, ‘guide for integrity’ and is pronounced as ‘argue then’, as in the phrase “if you don’t agree, argue then.”
  • Beni Takip Edin
  • Follow Me
Stratejist, Yönetim Kurullarının DoktoruEn büyük zenginlik, paylaşabilmektir Strategist, Governance Guru

Sürdürülebilir Başarı Modeli

Yaşam kalitesini geliştirme güdüsüyle, insanlar iki temel nedenle kurum kurarlar:

  • kaynakların daha etkin kullanımı,
  • risklerin daha iyi yönetilmesi

Şirketler pay sahiplerine kâr yaratmayı hedefleyen sınırlı sorumluluğa sahip bir yapı olarak kurulur1. Tanımı gereği şirket, hem pay sahiplerinin kaynaklarını bir araya getirerek2 hem de risklerin paylaşımını ve sınırlandırılmasını sağlayarak bu iki temel ihtiyacı karşılayan bir sistemdir. Ancak, şirket kararlarının özellikle pay sahibi olmayan diğer paydaşlar üzerindeki etkileri de göz önünde bulundurulduğunda sınırlı sorumluluk, şirketin aşırı risk alarak ürettiği faydadan daha fazla zarar yaratmasına da neden olabilir3.

İnsanların risk alarak yatırım ve inovasyon yapmasının, yenilikçi icatlar ortaya çıkarmasının arkasındaki temel motivasyon kazanç elde etme beklentisidir. Ancak kurumlar kararlarını oluştururken sadece kısa vadeli getirilere odaklanarak, dışsallıkları değerlendirmediklerinde, uzun vadede temel amaçlarını yerine getirememe durumu ile karşılaşabilirler. Kararlarda uzun vadeli etkiler göz önüne alınmadığında kurumun faaliyet izninin kaybedilmesi, yasalara uyumsuzluk kaynaklı cezalar gibi önemli riskler ile karşı karşıya kalmasına hatta oluşturduğu zararları karşılayamayacak duruma gelerek faaliyetlerine devam edememesine neden olabiliyor. Dışsallıkların4 karar süreçlerine dahil edilmesi uzun vadeli risklerin daha iyi yönetilmesine ve kurumun, tüm paydaşları için değer yaratmasına imkân sağlıyor.

Bir kurumun başarı ölçüsü değer yaratma ve değeri paydaşlara ulaştırabilme becerisiyle yaratılan değerden alabildiği pay ile belirlenir (Faaliyetlerinden kâr elde edebilme becerisi). Değer yaratabilmek için müşterilerin sorunları ve ihtiyaçları konusunda derin bir bilgiye sahip olmak gerekiyor. Müşterilerin sorunlarına çözüm üretilmesi ve bu çözümlerin müşterilerin ödemek istediği bedelin altında bir fiyat ile sunulabilmesi değerden alınan payı belirler (Çözümün piyasa fiyatı ile çözümü üretme ve müşterilere ulaştırılması maliyeti arasındaki fark).

Değer yaratma finansal, entelektüel, üretilmiş, doğal, insan ve ilişki sermayelerinin etkin kullanılması ile gerçekleştirilebilir5. Kurumun etkin bir değer önermesi ortaya koyabilmesi için stratejik yönünün doğru belirlenmiş olması (stratejik yön, kurumu rakiplerinden ayıran tutarlı seçimleri içermelidir); kaynakları etkin ve verimli kullanma, inovasyon ve yatırım yapma kabiliyetinin ise rakiplerden üstün olması gerekir. Bu çerçevede kurumun ürettiği çözümlerin sürdürülebilir olmasını sağlayacak kaynaklara, doğru maliyetler ile ulaşabilme gücü ve bu kaynakları sürekli olarak koruyarak geliştirebilmesi kurumun uzun vadeli başarısının da temelini oluşturur. Ölçülmeyen performans geliştirilemez. Bu yüzden söz konusu kaynakların yönetilmesi ve sonuçlarının ölçülmesi kurumun başarısında kritik rol oynar.

Yarışılabilir piyasalar teorisi (contestable markets)6 giriş ve çıkış konusunda engellerin olmadığı veya çok sınırlı olduğu piyasalarda, uzun vadede kârlılığın sıfır seviyesine yaklaştığını söyler. Piyasaya giriş ile ilgili karşılaşılan engeller; yatırımların kapsamı ve büyüklüğü, ölçek ekonomisi, Ar–Ge faaliyetlerine duyulan ihtiyaç, değişen maliyet bazları, marka bağımlılığı, kamusal düzenlemeler, önemli kaynaklara sınırlı ulaşım imkânı olarak sayılabilir. Piyasa giriş engellerinin erimesinin önüne geçerek ve kârlılığı sürdürebilmek için şirketin bu konularda sürekli inovasyon ve yatırım yapması gerekir.

16. yüzyılda Osmanlı’nın Akdeniz’i kontrol etmesinin ardından, Portekizliler okyanusta seyahat edebilen gemiler yapmak ve Asya’nın zenginliklerine farklı rotalardan ulaşmak amacıyla teknolojik inovasyonlara imza attılar. Ancak, ilk dönemlerde Asya’ya giden gemilerin %20’si, gemicilerin ise %60’ı çeşitli riskler nedeniyle geri gelemiyor, telef oluyorlardı. Risklerin bu kadar yüksek olması ticaretin gelişmesinin de önünde engel oluşturuyordu. Bu alandaki kurumsal inovasyonlar ise Hollandalılar tarafından gerçekleştirildi.

Hollanda Doğu Hindistan Şirketi (Dutch East India Company) 1602 yılında korsanlık, salgın hastalık, gemi kaza ve kayıplarını ve piyasa risklerini yatırımcıları açısından daha iyi yönetebilmek amacıyla kuruldu. Kurum, yatırımcıların kaynaklarını bir havuzda topluyor ve tüm gemilerin riskini yatırımcılarına dağıtıyor, bu sayede riskler gerçekleştiğinde yatırımcılar tüm sermayelerini kaybetmek yerine kısmı kayıplar yaşıyor ve başarılı seferler sonucu elde edilen getiriler yatırımcıları tatmin edecek düzeyde oluyordu. Dutch East India Company aynı zamanda dünyanın ilk halka açık şirketi ve kurumsal yapısı ile de dikey olarak entegre olmuş küresel tedarik zincirlerinin ve doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının erken bir örneğini oluşturdu. Kuruluşundan 200 yıl sonra temsilci hissedar, çıkar çatışmaları ve ortaya çıkan yolsuzlukların da etkisiyle iflas etti. Bu deneyimden yola çıkarak iyi yönetişim ilkeleri ortaya çıkmaya başladı. Bu deneyimler belki de günümüzde bile Hollanda’da yönetişim kalitesinin yüksek olmasının temellerini oluşturuyor.

Yönetişim kelimesinin kökeni eski Yunanca kybernao kelimesidir. Kybernao kelimesi ilk defa Plato ve Aristo döneminde ‘direksiyon–yönlendirme’ anlamında kullanıldı. Bu kelime kendi içinde iki önemli kavramı barındırıyor: yönlendirme ve gözetim (denetim).

Sir Cadbury, Kurumsal Yönetişimi “şirketlerin yönlendirildiği ve kontrol edildiği sistem” olarak tanımlıyor. Yönetim Kurulları şirketlerin yönetişiminden sorumlu olan yapılardır. Pay sahiplerinin bu yapıdaki rolü Yönetim Kurulu üyeleri ve denetçilerin belirlenmesi ve şirketin yönetişim yapısının kendilerine ve diğer paydaşlara güven verecek şekilde doğru kurgulandığın emin olmaktır.

Yönetim Kurulunun sorumlulukları; kurumun stratejik amaçlarını belirlemek, stratejinin uygulanması konusunda kurumun liderlerine yön göstermek (yönetimi yönlendirmek ve koçluk yapmak), işlerin yasalar, etik değerler, iyi niyet ve kurum politikaları ile uyumlu yönetilmesini sağlamak amacıyla gözetim yapmak ve denetim yapılmasını sağlamaktır.

Güven, kurumsal yönetişimin temeli ve sürdürülebilir kalkınmanın temel taşıdır. Kurumun kalıcı olarak başarılı olması ancak paydaşların güvenini kazanması ile sağlanabilir. Güvenin zedelenmesi sürtünme katsayısının artması gibidir; bu durumda işin yapılması için daha fazla enerji ihtiyacı ortaya çıkar. Güven eksikliği kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasına engel olur, bu durum kurumların temel kuruluş amaçlarını etkin ve verimli olarak gerçekleştirebilmelerini engeller. İyi yönetişim, yönetimi yönlendirerek (stratejik yön ve koçluk) ve gözeterek, paydaşların güvenini kazanmayı bu şekilde onların kaynaklarına avantajlı bir şekilde ulaşmayı ve yaratılan değerin etkin kaynak kullanımı ile gerçekleştirilmesini güvence altına alır.

Kurumların sürdürülebilir başarıları ancak uzun vadeli bir bakış açısı ile karar süreçlerinde paydaşların görüşlerinin dikkate alınması, sürekli yatırım ve inovasyon ile sağlanabilir. Sürdürülebilir başarı, (inovasyon ve sürdürülebilirlik için) entegre düşünce yaklaşımının uygulanması, (değer yaratma ve değerden pay almak için) etkin uygulama yaklaşımının, ve değer modelinin doğru bir şekilde anlatılması ile başarılabilir. Değer raporlaması (entegre raporlama) paydaşların güvenini kazanarak farklı sermayelere avantajlı koşullar ulaşmayı sağlamaya yardımcı olur.

ARGE Danışmanlık 1991 yılından bu yana bu kavramların gelişimine katkı yapmanın yanı sıra strateji, kalite, yönetişim, kurumsallaşma ve sürdürülebilirlik gibi kavramların uygulanması ve bu konudaki taahhütleri ile bir rol model oluşturuyor. ARGE uyguladığı politikalarla danışmanlarını;

  • insan kaynağını ve entelektüel sermayesini geliştirmek amacıyla, yılın bir ayında bilgi birikimini geliştirmelerine ve yönetim alanında yenilikçi fikirler ortaya koymalarına,
  • sosyal ve ilişki sermayesini geliştirmek amacıyla her hafta bir günlerini STK’larda çalışarak toplumun gelişmesine yardımcı olmaya teşvik ediyor.

Bu yaklaşım ile ARGE Danışmanlık; KalDer’in (Ulusal Kalite Derneği) Ulusal Kalite Hareketi’ni geliştirmesine ve karekete liderlik etmesine, EFQM Mükemmellik Modeli’nin yaygınlaşarak ülke genelinde kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarında uygulanması konularında kritik katkılar sağlamıştır.

ARGE 2002 yılında Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (UN Global Compact) imzalayan ilk Türk şirket olmuş, UN Global Compact Türkiye ağının kurulması ve geliştirilmesinde önemli rol oynamış, UN Global Compact Ulusal Ağlar Dünya Başkanı seçilerek dünyanın en büyük sürdürülebilirlik inisiyatifinin gelişmesine küresel boyutta katkılar sunmuştur.

ARGE Danışmanlık 2015 yılında Yönetişim ve Sürdürülebilirlik (Governance & Sustainability) alanında B20 Bilgi Ortağı olarak seçilmiş, entegre raporlama ve sorumlu liderlik ilkelerini küresel liderlerin gündemine taşımıştır.

Sürdürülebilir Başarı Modeli©, ARGE’nin sahip olduğu deneyim ve bakış açısı ile kuruluşunun 30. yılında geliştirildi. Model, entegre düşünce (stratejik ve sorumlu liderlik), EFQM 2020 Modeli (Kurum bütününde sürekli gelişme kültürü ile etkin uygulamaların yaygınlaştırılması) ve (paydaşların güvenini kazanmak ve yönetişim kalitesini iyileştirmek için) değer raporlaması / entegre raporlama yaklaşımlarından esinlenmiştir.

Kısaca sürdürülebilir başarı için bakış açımızı dört alanda geliştirmeye ihtiyaç var: zaman (kısa vadeden, uzun vadeye), yer (faaliyet merkezimizin olduğu yerden tüm faaliyet alanlarına yaklaşım ve uygulamaların yaygınlaştırılması), sermayeler (finansal dışında kalan, entelektüel, doğal, ilişki ve sosyal, üretilmiş ve insan sermayelerini de içerecek şekilde), paydaşlar (doğrudan ve dolaylı olarak etkileşim içinde bulunulanlar). Kitapta modeli, farklı kurumların etkin bir şekilde kullanmaları ve uygulamalarını sağlamak amacıyla detaylı bir şekilde anlatıyoruz. Bu çalışmadaki temel amacımız yaşam kalitesinin sürdürülebilir şekilde artırılmasını sağlamaktır.

Referanslar

1. Kâr amacı gütmeyen şirket dışında kalan kurumlar.
2. Tek ortaklı şirketler dışında olan kurumlar.
3. Zarar sadece dış paydaşlar ile sınırlı kalmayabilir, pay sahipleri açısından da yatırımlarda beklenen getirinin elde edilememesi ya da yapılan yatırımın kaybedilmesi gibi sonuçlar doğurabilir.
4. Dışsallık; bir kurumun kendi faydasını artırmak için aldığı kararın, organik bağı olmayan başka bir kurumun aldığı bir başka kararın sonuçlarını dolaylı ya da dolaysız etkilediği durumlarda ortaya çıkan bir kavramdır. Buna göre bir ekonomik birimin seçimleri, diğer birime fayda ya da zarar olarak etki edebilir. Dışsallıklar genelde pozitif dışsallıklar ve negatif dışsallıklar olarak iki grupta toplanır.
5. Entegre düşünce, değer yaratma sürecinde 6 sermayenin kilit öneme sahip olduğunu ifade ediyor.
6. William J. Baumol (1982).

Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurumHz. Ali